11 Mayıs 2022 Çarşamba

Mor salkım


 

    

    Bu sefer kurumaz belki çiçekler,

    Gelirse kahve içeriz dedim.

    O gelmedi ben de biraya başladım.

    O kumral ada ben ise mavi tuna,

    Mor bir kubbenin altında,

    Ilık bir bahar akşamı,

    Kalbim kurumuş çiçek tarlası...


    



29 Nisan 2018 Pazar

O kimselere


Ve satınca diğer renkler için,
İnsanoğlu kendini
Dünya denilen sadakatsiz güzele
Yalnız gri kaldı ellerinde,

Ademoğlu ona ihanet ettiğindeyse
Ne kibri ne de tamahkarlığı,
Zifiri bakan gözleri çevirdi
Yer küreyi cehennemine,

Renkli hayatların peşinden koşarken
Bilemediler gride ki asaleti
Ama ziyan olunca hevesleri
Siyah bile onlara yüz çevirecekti.

18 Nisan 2018 Çarşamba

Gece


Bütün iyi fikirler geceleri  akla gelir neden? Ve geceleri gelen bu fikirler neden soluk kağıtlarda kendine türlü anlamlar arar. Suat Bey her akşam olduğu gibi kendi ıssızlığına çekilmiş kafasını kurcalayan sorulara cevaplar aramaktaydı. Kalemi gün içerisinde çalkalanan beyninin komutasına ancak bu saatlerde girebiliyor  ve ancak bu saatlerde  kurmaca serüvenlerin sadık bir hizmetkarı olabiliyordu.
Suat Bey bu gece yazacağı konuyu bulmakta pek zorlanmadı. Yine kıyıya vurmuş düşünceleri kendinden kopan parçalarıydı. Sahne açıldığında tek kişilik tiyatrosunun esas aktörü o olacaktı yine. Salt bu gerçeklik bile onu yazmaya itiyor, gündüz insanlara söyleyemediklerini geceleri dilsiz ve sağır kalemine anlatıyordu. Belki sadece geceleri yaşasaydım daha mutlu olabilirdim diye  düşündü nedensiz. Tüm zorunluluklarından kurtulduğu bu saatlerde rahatlıyor yalnız kendi kalabiliyordu.

Kalemi, kenarları çantasına koymaktan aşınmış içi karalamalarla dolu defterine değince eski zamanları geçirdi içinden. Güzel anıları anımsamak yerine susup içine attığı o günler belirdi zihninde. Çok fazla pişmanlığı olan insanlardan biri değildi ama mütemadiyen yanılmaktan bitap düşmüştü bilhassa şu son zamanlarda. Hayal kırıklıkları usta öğreticisi olmuştu ama hakkını vererek çalışan bir öğrenci olmayı henüz başaramamıştı o. Hep bir tanesine daha dayanamam diye düşünürken sayamaz olmuştu yediği kurşunlardan ruhunda açılan gedikleri. Neden sonra telefona baktı Suat Bey, içi daha çok daraldı kimsesizliğin ışığı gözlerini yakınca. Niye bakıyorsam kimin aramasını bekliyorsam diye iç çekti. Beklediği kimse olmayan bir insanın devamlı birinin kendisini arayacağını ümit etmesi ne büyük çelişkiydi. Sigarasını yakıp balkonun köşesinde sulamayı unuttuğu solmuş sardunyalarını süzdü. Onlar da benden pek farksız değildi diye geçirdi içinden. Beden sevgisiz kaldı mı ruh ölgünleşir, hayat ise her zamankinden daha çekilmez bir hal alırdı. Bilse de değiştiremeyeceği gerçekleri sevse de onu sevmeyenleri vardı. Zavallı Suat, çalış oğlum Suat. Cefa çek, feda et ve artık biten geceye bir veda et dedi kendine. Sabah ışıkları onu aydınlatmasa da,  akşam yeniden doğmak  için bugünü bitirmek elzemdi. 
İyi geceler.

17 Ekim 2017 Salı

Duvar-19.10.2016



 
İyi niyeti kaybettik.
Samimiyet ise can çekişmekte,
Gözün aydın olsun,
Namussuz dünya.

Eski iklim yok artık.
Rüzgâr çoktan döndü buralarda,
Yelkenler kabarmakta ama,
Gidilecek kaldı mı rota.
Gidene değil,
Kalanadır tek ceza.




Bilinmez, bilinmezdi elbet.
Ne büyük sevgi,
Ne büyük hasret,
Devam edecek hayat diyor birileri.
Ama her şey biraz biraz eksik.

İyiler mutlaka kazanırdı hani?
Kazanılacak bir şey varmış gibi.
Yoksa mesele,
Kendini kaybetmemek miydi?
Anlamadık, anlatamadılar.

Sonu karanlık bir tüneldeyiz şimdi,
Geriye dönmek imkânsız.
Ama eskilerin hatırına,
Çevirin anahtarları,
Duvara karşı süreceğiz!



21 Ağustos 2017 Pazartesi

Limanlara küskün bir gemi

  Tek amacı x noktasından y noktasına ulaşmak olan bir dünyada yaşamak ! İşte tam orada kapana kısılmış ve ardında çiğnenmiş değerleri bırakmış bir yığın. Ayak izlerini takip ederseniz hedefe varacağınız vaat ediliyor ama oraya ne kadar 'insan' gideceğiniz meçhul.
Sonuç odaklı davranmak bize neler kaybettiriyor ne kadar farkındasın dünya ? Dillere pelesenk olmuş bir laf  'gemisini yürütene kaptan' denmesi. Peki ama nasıl yürüdüğü hiç mi ehemmiyet teşkil etmiyor? Zira bazen 'yürütmemek' yürümekten de kıymetli değil midir ? Ya da mücadele etmek kazanmakta? 

  Ama öyle olmuyor dedi eski bir dost. Kimse sizin mücadele ettiğiniz fırtınalara aldırış etmez sonunda gemiyi limana yanaştırdınız mı yanaştırmadınız mı ? İşte bütün mesele bu olmamalı. Faydacılık,hazcılık, menfaatçilik temel felsefesi bu olan her birey elbette gözünü kırpmadan atacak en yakınındaki insanı o gemiden sırf limana kavuşabilmek için. Sonunda başarılı olmak kısır bir duygu. Çünkü ne sen yetineceksin ne de diğerleri. Her seferinde biraz daha azalacak o gemideki mürettebat. Ama limanlara hep yanaşacaksın. Çünkü rotaya ulaşmaksa tüm gaye ve de mübahsa ona giden tüm yollar vasıtan bazen bir insan olacak bazen de bir gemi..
Yargılamak kolay anlamak güç iş. Ama bazen davası derya olmuş bir gemi küserse limanlara batırmak isteyecek onu bu namussuz dünya..
Not: limanlara küsmüş bir gemi.

Ah Muhsin Kanadıkırık

   Bu dünyada kimseye güvenme bir tek Muhsin KANADIKIRIK'a güven derdi babam...
Muhsin Bey Yavuz Turgul'un yazıp yönettiği Şener ŞEN, Uğur YÜCEL ve Şermin HÜRMERİÇ' in muhteşem oyunculuklarıyla aklıma kazınan, her izlediğimde bana iyi olmayı sorgulatan bir dram filmi. Yıkılmakta olan eski Beyoğlu, Madam Eleni, gramofonda çalan sanat musikisi ve arabeskleşen hayatlar.Toplumsal dönüşümün kültürel alanda yansımasına getirilmiş bir eleştiri olduğu kadar bu metamorfozun ve de jenerasyonun insana kendisini sorgulatan öyküsüdür Muhsin Bey.

  Filmi sinemasal perspektiften irdelemek yahut başarısını tartışma gayesinde değilim. Benim için burada yazdıklarım yalnız Muhsin Bey'in kişiliği ile hayatlarımıza dokunuşu bilhassa kaybedişi. Muhsin Bey iyi bir adamdır ve dünyanın onu temiz bırakabildiği kadar kirlenmemiştir. Hayatta temel doğruları olan ve onlar için yaşayan biridir. En çokta kendi içinde yaşar, çiçekleri sever ve sanat müziğine tutkundur. Eskiyi özler ve orayı düşünmenin ama dönememenin burukluğu vardır her vakit yüreğinde. Anlaşılamamaktan yorulmuş kendini anlatmak için ise çok geç kalmış bir adam. Belki bu yüzden kırgın, yalnız ama sade ama mesut. Harcına ön yargılarımızı koyarak yekpare taşlardan inşa ettiğimiz ve içine sığınıp dünyayı eleştirdiğimiz kalelerden birine saklanmamıştır o. Yok olmakta olan bir semtin virane apartmanında ikamet etmektedir yalnızca. Muhsin Bey bu dünyanın haksızlığa uğramış kiracısıdır. Dünya alem onu erken evden atmış, eski dostlar el uzatmamış belki ama bir şapka bir çanta ve yıkık bir kalple son cümlesini söyler düzenin kazananlarına:
-Arabeske başlamışsın
-He ağam türkü,arabesk karışık
-Nota ne oldu solfej ?
-Ağam kusura bakma kendimi kurtarmam lazımdı
-Kurtardın mı bari ?

Seni anlamadık Muhsin Bey, çünkü bizim hayatlarımız hep -amalarla dolu ve onların nicelikleri kadar gayrı namuslu. Bir çizgi ve yol peşinde değiliz, küçük oyunlar peşinden koşup sahtekarlıklarla mutlu olabilme hevesindeyiz. Herkesi aldata bilsek bile en büyük yalanları yine kendimize ayırıyoruz işte bu yüzden artık kimseye güvenemiyoruz Muhsin Bey.
Sen hariç...


   




Yol



Kör kadınlar büyük şairler yaratır.
Yanlış tercihler derin izler.
Kalbin bir köşesi hep karanlık  kalmalı diyor birileri neden?
Oraya gömülecek  çok insan var...

Mor salkım

            Bu sefer kurumaz belki çiçekler,     Gelirse kahve içeriz dedim.     O gelmedi ben de biraya başladım.     O kumral ada ben is...